San Marco Bazilikası 1 sayfa önce paylaşılmıştı.
"Girişteki sütunlardan birinin tepesinde, San Theodore'nin tuhaf heykeli, öldürdüğü ejderhasıyla gururla poz veriyordu. Langdon bu ejderhayı daha çok timsaha benzetirdi."
"İkinci sütunun tepesinde Venedik'in her yerinde görülen sembol vardı: Kanatlı aslan. Üzerinde latince Pax tibi marcei evangelista meus (Huzur içinde yat, sevgili vaiz Markos) yazan açık bir kitabın üstüne tek pençesini koymuştu. efsaneye göre bu sözler, Aziz Markos'un Venedik'e gelmesi üzerine bir melek tarafından söylenmişti ve naaşının bir gün burada yatacağını varsayıyordu."
Sayfa 391:
"Langdon meydanın dirseğine doğru ilerlerken tam karşısında, San Marco Saat Kulesi'nin mavi cam kadranını gördü. James Bond Ay Harekatı filminde kötü adamı bu saat kulesinden aşağı atmıştı."
Saatin mavi kadranı gerçekten çok hoş
Sayfa 394:
"Kilisenin merkez yükseltisinin üstündeki ince San Marco heykeli, kendi ismini taşıyan meydana bakıyordu. ayaklarının altındaki sivri tepeli kavis, gece mavisine boyanmış ve üzeri altın yıldızlarla bezenmişti. Altın kanatlı Venedik aslanı, şehrin parıldayan maskotu olarak bu renkli zeminin üzerinde duruyordu."
"San Marco, işte bu altın aslanın altında, en ünlü hazinelerinden birini gösteriyordu. Dört büyük bakır at akşamüstü güneşinde ışıldıyordu."
San Marco'nun Atları
"Her an aşağıdaki meydana atlayacakmış gibi duran bu dört paha biçilmez at, Venedik'teki pek çok hazine gibi, Haçlı Seferleri sırasında İstanbul2dan yağmalanarak getirilmişti."
"Yağmalanarak getirilen bir başka sanat eseri de kilisenin güneybatı köşesinde, atların altında duruyordu: Tetrark olarak bilinen mor bir porfirdi. Heykel, on üçüncü yüzyılda İstanbul'dan getirilirken ayağının kırılıp kaybolmasıyla tanınıyordu. 19602larda ayak, mucizevi bir şekilde İstanbul'da bulunmuştu. Venedik, heykelin kayıp parçası için istekte bulunmuş, Türk yetkililerse basit bir mesajla cevap vermişlerdi: Siz bizim heykelimizi çaldınız, biz de ayağı vermiyoruz."
"İri yarı çingene kadın, Venedik maskelerinin asılı durduğu, uzun bir sopa tutuyordu. Çoğu volto intero tarzında yapılmıştı"
yarım yüz şeklindeki Colombina
üçgen çeneli Bauta
ipsiz Moretta
ve veba hekimi
Sayfa 396:
Runnymede Çiftliği - New Hampshire
"Langdon bir keresinde New Hampshire'daki tarihi Runnymede Çiftliği'nde bir ünlünün düğününe katılmıştı. Burası Kentucky Derbisi'nin birincisi Dancer's Image'ın vatanıydı."
Runnymede Farm: Çiftliğin haritasını ekleyeceğim, oldukça büyük bir alana sahip...
Kentucky Derbisi Birincisi Dancer's Image
Cümleye kaldığı yerden devam edelim.
Sayfa 396:
"Davetin bir parçası olarak misafirler ünlü atlı gösteri topluluğu Behind the Mask'ten bir gösteri izlemişlerdi. Biniciler göz kamaştırıcı Venedik kostümleri ve yüzlerini gizleyen volto maskeleriyle muhteşem bir gösteri sunmuşlardı. Grubun siyah Fresian Atları, Langdon'un gördüğü en büyük atlardı. dev gibi endamlarıyla bu muhteşem hayvanlar güçlü kasları, tüylü toynakları ve zarif boyunlarının arkasında uçuşan doksan santimlik yeleleriyle hızla koşuyorlardı."
Venedik kostümü ve yüzü gizleyen volto maskesi ile Behind the Mask Gösteri Topluluğu ve Fresian Atları
Bu da bir Friesian atı, gerçekten de muhteşemlerrrrrr
Sayfa 396-397
"Aslı equus robustus olan soyun modern ismi anavatanları ve grafik sanatçısı M.C. Escher'in doğum yeri olup Hollanda eyaleti Friesland'den gelen Friesian'dı."
M.S. Escher
NOT: SAYFA 397'de BAHSEDİLEN "SAN MARCO ATLARININ YOLCULUĞUYLA" İLGİLİ GÖRSELLER, SAYFA 405'teki ATLARLA İLGİLİ BİR AYRINTI NEDENİYLE SAYFA 405 İLE BİRLEŞTİRİLMİŞTİR. İLGİLİ RESİMLERİ 405. SAYFANIN GÖRSELLERİNDE GÖREBİLİRSİNİZ.
Sayfa 404:
Chiesa d'Oro : Golden Church / Church of Gold (Altın Kilise)
"Hava altın kokuyor.
Robert Langdon daha önce de büyük katedraller görmüştü ama San Marco'daki Chiesa d'Oro'nun etkisi bambaşkaydı. Yüzyıllar boyunca, San Marco'nun havasını solumanın bile kişiyi zenginleştireceği iddia edilmişti. Bu ifade sadece bir benzetme değil, gerçeğin ta kendisiydi.
Milyonlarca altın karodan meydana gelen iç kaplamalar sebebiyle, havada uçuşan tozlar bile altın parçacıkları içeriyordu. Havadaki bu altın tozu, batı penceresinden giren parlak gün ışığıyla birleştiğinde, insanların hem ruhsal bir zenginliğe kavuşmasını hem de derin nefes aldıklarında, ciğerlerini yaldızlayan dünyevi bir zenginlik kazanmalarını sağlayan canlı bir atmosfer yaratıyordu."
Yapının zengin dizaynı için, Bizans mozaikleri Venedik'in zenginlik ve gücünün bir sembolu olarak yaldızlandı. 11nci yüzyıldan beri yapı onun takma adı Chiesa d'Oro (Church of gold) altın kilise ile bilinir. (Vikipedi)
Sayfa 405:
Pala d'Oro - Altın Bez
"İkinci kata geldiklerinde aşağıda uzanan bazilikayı olduğu gibi görebiliyordu. Yunan haçı biçiminde yapılan mabet, San Pietro veya Notre Dame'ın uzatılmış dörtgenlerinden çok kare görünümüdeydi....."
"....... Kilisenin sunağı, üzerine heybetli bir haçın kondurulduğu sütunlu bir perdenin arkasına yerleştirilmişti. Zarif bir sayvanla korunuyorve dünyadaki en değerli mihrap arkası eserlerinden birine sahip olmakla övünüyordu. Ünlü Pala d'Oro ile... Geniş bir simli zemin oluşturan bu "altın bez" daha önceki eserlerin -en çok da Bizans simi- tek bir gotik çerçeve oluşturacak şekilde dokunmasıyla elde edilen bir kumaştı. Bin üç yüz inci, dört yüz lal taşı, üçyüz safirden başka pek çok zümrüt, ametist ve yakutla süslenen Pala d'Oro'nun, San Marco atlarıyla birlikte Venedik'in en güzel hazinelerinden biri olduğu kabul ediliyordu."
San Marco Basilikası'nın Haçı
Pala d'Oro - Altın Bez
Sayfa 405:
Havariyyun Kilisesi (Havariler Kilisesi) ya da Hagia Apostolea - Yerinde bugün Fatih Camii vardır.
Mimari açıdan bazilika kelimesi, Avrupa veya Batı'da inşa edilen Doğu veya Bizans tarzı kilise anlamına geliyordu. Konstantinopolis'teki Havariyyun Kilisesi'nin bir taklidi olan San Marco'nun öylesine doğulu bir tarzı vardı ki rehberlerde genellikle, çoğu Bizans katedrallerinden dönüştürülmüş Türk camilerini görmeye eşdeğer sayılacağı yazılırdı.
Havariyun Kilisesi, I. Constantinus tarafından mezar şapeli olarak planlanmış ve “tüm havariler”e adanmıştır. İçi ise çağının en büyük ustalarına akıllara durgunluk verecek bir görkemde yapılmıştır. Latin işgali zamanında kilise tahrip edilince Fatih Sultan Mehmet tarafından yıktırılıp, yerine 1461 yılında Fatih Camii'sini yaptırılmıştır. İlk “Selatin Camii” olma özelliği taşıyan bu camii ise 1766 yılındaki depremden sonra yıkılınca, aslından farklı olarak yeniden inşa edilmiştir.
Sayfa 406:
San Marco Hazinesi - Tesoro della Basilica di San Marco
"Langdon, San Marco'nun Türkiye'deki göz alıcı camilerin yerine geçebileceğini düşünmese de Bizans sanatına düşkün birinin, kilisenin sağ kolundaki gizli odalardan birini görünce tatmin olacağını itiraf etmek zorundaydı. Bu odalarda San Marco'nun Hazinesi denilen, İstanbul'un yağmalanması sırasında elde edilen ikonolar, mücevherler ve kadehlerden oluşan iki yüz seksen üç parçalık bir koleksiyon vardı."
Qantara Mediterranian Heritage Sayfasında bu üstteki vazo ile ilgili şu bilgiler verilmiştir.
Glass vase of the Treasury of Saint Mark's of Venice
- Title/name : Glass vase of the Treasury of Saint Mark's of Venice
- Production place : Istanbul (Constantinople) ( ?), Turkey
- Date / period : Tenth century
- Materials and techniques : Purple painted glass with gilt, gilded silver stand, blue stones
- Dimensions : H. 17 cm; W. with handles 33 cm; D. 17 cm
- Conservation town : Venice
- Conservation place : Treasury of Saint Mark's Basilica
- Inventory number : n°109
Sayfa 405'teki San Marco Atlarıyla ilgili bilgiyi Sayfa 397'dekilerle birleştirelim.
San Marco Atları’nın Yolculuğu:
Sayfa 397:
San Marco Atları Hipodrom'dan San Marco Katedrali'ne Götürülüyor.
"Dört bakır at, dördüncü yüzyılda Sakız Adası’nda ismi bilinmeyen bir heykeltrai tarafından yapılmış ve II. Theodisius onları Konstantinopolis’teki Hipodrom’da sergilenmesi için gönderene kadar orada kalmıştı."
"Dördüncü Haçlı seferleri sırasında Venedikli güçler Konstantinopolis’i yağmalayınca baştaki düka dört kıymetli heykelin gemiyle Venedik’e geri götürülmesini emretmişti. Büyüklükleri ve ağırlıkları yüzünden bu neredeyse imkansız bir yolculuktu. Atlar, 1254 yılında Venedik’e varmış ve San Marco Katedrali’nin ön cephesine yerleştirilmişti."
Sayfa 397:
San Marco Atları, Paris Zafer Takı'nda...
"Beş yüz yıldan uzun bir süre sonra 1797’de Napolyon Venedik’i fethetmiş ve atları kendisi için almıştı. Atlar, Paris’e götürülüp Zafer Takı’nın tepesine yerleştirilmişti."
Sayfa 397:
San Marco Atları, Zafer Takı'ndan tekrar San Marco Bazilikası'na götürülüyor.
"Sonunda 1815’te Napolyon, Waterloo’da yenilip sürgüne gönderilince atlar, Zafer Takı’nın tepesinden vinçle indirilip Venedik’e mavnayla geri gönderilmiş ve San Marco Bazilikası’nın ön balkonuna geri yerleştirilmişti......."
"........Dekoratif yakalar, atların boyunlarına, Konstantinopolis’ten Venedik’e yapacakları gemi yolculuğu sırasında zedelenmesin diye kesilen başların eklem yerlerini gizlemek için 1204 yılında Venedikliler tarafından eklenmişti."
Şu an San Marco Bazilikası balkonunda duran atlar replikadır. Orjinalleri bir altta gösterilmiştir.
Sayfa 407:
San Marco Atları'nın orjinalleri San Marco Basilikası'nın içinde saklanıyor.
“Balkondaki atlar aslında kopya. San Marco’nun gerçek atları güvenlik ve koruma sebepleriyle içeride tutuluyor.
Langdon onları koridordan, iyi aydınlatılmış bir girintiye doğru götürdü. Burada benzer bir atlı dörtlüsü, tuğla bir zeminden üzerine atlıyormuş gibi görünüyordu.
Langdon hayranlıkla heykellere baktı. İşte asılları bunlar.”
Sayfa 408:
Carmagnola (Francesco Bussone di Carmagnole)
"Eğer kesilen başları görmek istiyorsan sana başı kesilen ünlü Carmagnola'yı gösterebilirim"
Francesco Bussone (1380-Venedik 1432) Milano dükü Filippo Maria Visconti’nin hizmetinde (1416-1423) çalışmış olan Bussone, dükün Milano üzerinde egemen olmasını sağlamış ve onun adına Bergamo, Brescia, Parma, Piacenza, Novara, Alessandria ve Cenova’yı ele geçirmiştir. 1425 yılında Venedik’in hizmetine girmiş ama Milano adına casusluk yaptığından kuşkulanılarak 1432 yılında idam edilmiştir.
Carmagnola İtalyanca bir kelimedir ve Türkçe okunuşu karmanyola şeklindedir. Bu kavram okunuşu gibi Türkçeye geçmiştir. 'Karmanyola' kent içinde ıssız bir yolda ölümle tehdit ederek yapılan soygunculuğa verilen addır.
Sayfa 409:
Haçlılara Vaaz Veren Dandolo - Gustave Dore (Dandolo, Doge of Venice, Preaching the Crusade)
Gustave Dore'nin, toplanmış kalabalığı haçlılara katılmaları için yüreklendiren, kollarını yukarı kaldırmış, kör ve yaşlılıktan pürsümüş bir dükayı betimlediği ünlü resim. Dore'nin çizdiği resmin ismi hala hafızasındaydı. 'Haçlılara Vaaz Veren Dandolo.'
"Langdon yüksek sesle , 'Enrico Dandolo,' dedi. Sonsuz ömür süren Düka."
Enrico Dandolo (Henricus Dandolo)
Sayfa 412:
Kağıt Kapısı - Porta della Carta (Paper's Door - Paper Gate)
"Bazilikanın güneybatı köşesinden sola dönerek "Kağıt Kapısı"na doğru ilerlediler. Burası Bazilika'yı Dükalar Sarayı' na bağlayan ek binaydı. Dükalar buraya halkın okuması için kararnameler astıkları için bu isim verilmişti.
Sol taraf: San Marco Bazilikası
Ortataki Kapı: Kağıt Kapısı
Sağ Taraf: Dükalar Sarayı (Dükler Sarayı)
Kağıt Kapısı - Porta della Carta (Paper's Door)
Kağıt Kapısı üzerindeki süslemeler ve heykeller:
Sayfa 415:
San Marco'nun Taş Mezarı
"San Marco mahzeni benzerlerinden farklıydı. Hala hizmet veren bir şapeldi ve Aziz Markos'un kemiklerinin yanında düzenli ayinler yapılıyordu.
Langdon bu kutsal yeraltı mahzenine yaptığı önceki ziyaretlerini hatırlamaya çalışırken Sienna'nın büyük ihtimalle lux eterna'yı. Mahzenin ortasındaki Aziz Markos'un mezarını aydınlatan elektrik ışığını gördüğünü düşündü."
Sayfa: 416:
"Langdon, mahzenin ortasına Aziz Markos'un mezarını aydınlatan ışığa baktı. Bazilikanın adaşı sunağın arkasındaki taş mezarda yatıyordu. Sunağın önünde Venedik'in Hristiyan aleminin kalbinde ibadet etmeleri için davet edilen şanslı kişilere ayrılmış kilise sıraları duruyordu."
Sayfa 417:
Henricus Dandolo.
"....Langdon'un hafızasının derinliklerinden gelen görüntü.. gösterişli bir çini zamine gömülmüş olan yıpranmış bir mermerin üzerine yazılmış Dandolo'nun latince ismiydi.
Henricus Dandolo."
Sayfa 424:
Shime Waza Tekniği
"Pek sayılmaz, shime waza denilen bir judo tekniği kullandım. Size zarar vermek gibi bir niyetimiz yoktu."
Sayfa 424:
ECDC
"Langdon adamın üniformasındaki yeşil rozete baktı; ECDC harfleriyle çevrelenmiş bir yerküreydi. Langdon sembolü ve akronimi daha önce hiç görmemişti."
Sayfa 426:
"Ajan Brüder ve adamları Teftiş ve Tepki Desteği isimli bir ekipten. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi'nin himayesi altında çalışıyorlar.
Sayfa 431:
Kokytos Nehri
"Sahnede Dante'nin cehennem hayalinden görüntüler vardı.. Yeraltında akan Kokytos Nehri"
Satfa 433:
Venedik Marco Polo Havalimanı
"Venedik Marco Polo Havalimanı'na doğru yön değiştiren The Mendacium, manevra yaparken geminin motorlarından gelen sesler adeta Langdon'un içinde yankılandı."
Sayfa 435:
Fondamenta Vin Castello
"Rialto Köprüsü'nün üzerindeki turist kalabalığının arasında ilerlerken tekrar koşmaya başladı. Fondamenta Vin Castello'nun yürüme yolunda batıya doğru koşuyordu."
Sayfa 438:
Manila - Filipinler
Zengin deniz yatakları ve büyüleyici ovaları olan Filipinler'in coğrafi bir güzellik harikası olduğunu okumuştu. Grup, dünyanın en yoğun nüfuslu şehri olan Manila'da izdihamın arasına karıştığında Sienna'nın şaşkınlıkta ağzı açık kalmıştı. Bu boyutta bir yoksulluğu daha önce hiç görmemişti.
Manila sokaklarından görüntüler:
Sayfa 440:
Dim mak Tekniği
"Dövüş sporları dersi aldı ve öldürücü dim mak tekniğinde ustalaştı ama nereye gitse kendini hala tehlikede hissediyordu."
Sayfa 441:
Malthus Felaketi - T. R. Malthus
"Zobrist'in matematiksel denklemlerine çalıştı, onun Malthus felaketi ve türlerin yaklaşmakta olan çöküşü ile ilgili tahminlerini okuyarak kendini eğitti."
Malthus, nüfusun geometrik, yiyecek arzının ise aritmetik bir şekilde artacağını ve bu durumun kitlesel açlığa yol açacağını savunmaktadır. Malthus'un nüfus teorisi, doğrudan nüfusun artışına değil de yiyecek arzının artışının nüfus artışına yetişmemesi durumuna karşı çıkmaktadır. Malthus, ortaya çıkacak açlık ve sefaleti önlemek için nüfus artışını engelleyecek tedbirlerin alınmasını zorunluluk olarak görmüştür.
T. R. Malthus
Sayfa 442:
Magnificent Mile
Kar tepecikleri arasından kör edici kar beyazına karşı yakamı kaldırmış bir halde rüzgara açık Magnificent Mile boyunca yürüyorum."
Sayfa 451:
"Muhteşem Frari Kilisesi'nin doğusunda bulunan Pietro Longhi Atölyesi, Venedik'in tarihi kostümler, peruklar ve aksesuvarlar satan belli başlı mağazalarından biriydi. Müşteri Listesi; film şirketleri, tiyatro toplulukları ve Venedik Karnavalı'nın abartılı baloları için onları giydirecek personelin uzmanlığına güvenen nüfuzlu kişilerden oluşuyordu."
"Muhteşem Frari Kilisesi'nin doğusunda bulunan Pietro Longhi Atölyesi, Venedik'in tarihi kostümler, peruklar ve aksesuvarlar satan belli başlı mağazalarından biriydi. Müşteri Listesi; film şirketleri, tiyatro toplulukları ve Venedik Karnavalı'nın abartılı baloları için onları giydirecek personelin uzmanlığına güvenen nüfuzlu kişilerden oluşuyordu."
Frari Kilisesi
Pietro Longhi Atölyesi
Merak edenler için atölyenin web sitesi - http://www.pietrolonghi.com/home.php - Sanırım Venedik'e yolu düşenlerin uğraması gereken yerlerden biri
Sayfa 466:
"O sırada, Venedik kıyılarının yarım mil açığındaki Lido Adası'nda zarif bir Cesna Citation Mustang, Nicelli Havaalanı'nın pistinden havalanarak alacakaranlıkta gökyüzüne yükseldi."
"O sırada, Venedik kıyılarının yarım mil açığındaki Lido Adası'nda zarif bir Cesna Citation Mustang, Nicelli Havaalanı'nın pistinden havalanarak alacakaranlıkta gökyüzüne yükseldi."
Lido Adası
Nicelli Havaalanı
Ve kitabın Türkiye ayağı başlar
Sayfa 467:
"Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi: Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu'yla Batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir, gerçekten de Eskidünya'dan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü.
İstabul."
"Şehir; Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camii, Yedikule ile folklorik savaş, zafer ve yenilgi efsaneleriyle doluydu."
Topkapı Sarayı
Sultan Ahmet Camii
Yedikule
Sayfa 468:
"Boğaziçi ilkbaşta İstanbul'u ikiye bölen geniş bir yarık gibi görünüyordu. Ama Langdon, kanalın İstanbul'un ticaretinin hayat kaynağı olduğunu biliyordu."
"Ve Dandolo, fethettiği şehrin sunabileceği en kutsal yerde; günümüze kadar bölgenin en değerli mücevheri olarak kalan binada ebedi istirahatgahına yerleştirilmişti.
Ayasofya"
"MS 360 yılında inşa edilen Ayasofya, Enrico Dandolo ve Dördüncü Haçlı Seferi ordusunun şehri fethettiği 1204 yılına kadar Doğu Ortodoks Katedrali olarak hizmet vermiştir. On beşinci yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet'in Konstantinapolis'i ele geçirmesinden sonra camiye dönüştürülmüş ve 1935 yılında müze haline getirilene kadar Müslümanların ibadethanesi olarak hizmet vermişti."
Sayfa 469:
"Langdon oturup Gülensoy'un son filmi Ayasofya'nın Derinliklerinde 'den bahseden makaleyi okumuştu.Hürriyet Daily New dahil çeşitli haber kaynaklarından derlenmişti."
Göksel Gülensoy
Belgesel film yapımcısı Göksel Gülensoy kitapta kendinden bahsedildiğini bilmiyormuş. Radikal'de onun üzerine bir ropörtajı var.
ve çalışmalarını dünyaya duyurmak için bir de sitesi var - http://www.beneaththehagiasophia.com/ -
Hürriyetteki 2009 tarihli makaleden alıntı "1998 Kasımı’nda NTV için yapımına başlanmış, ancak maliyeti bütçeyi aşınca kanal projeden çekilmişti. 2001’e kadar kendi kaynaklarıyla çekimi sürdüren Göksel Gülensoy, parası tükenince yurtdışına gitmiş, 2007’ye kadar çeşitli TV kanallarında çalışıp para biriktirmişti. Dönüşte de gereken izinleri alıp filmi geçen ay tamamlandı. Cahit Berkay müziğini besteledi, Yetkin Dikinciler metni seslendirdi. Film ekim ayında Antalya Film Festivali’nde gösterime çıkacak. Daha sonra ulaslararası yarışmalara katılacak."
Belgeselin tam halini henüz bulamadım ama araştırmaya devam ediyorum.
Sayfa 471:
"Langdon, hazmat giysileri içinde bir grup DSÖ çalışanı tarafından karşılanacağını düşünmüştü."
"Kızıl haç mı gelmiş? Langdon tekrar bakınca kırmızı haç amblemini kullanan diğer kuruluş olduğunu anladı. İsviçre Elçiliği."
Kızıl Haç
"Uluslararası Kızılhaç Komitesi Cenevre, İsviçre merkezli bir insani yardım kuruluşu. ICRC uluslararası ve iç çatışmalarda kurbanları korumak için yetki almıştır. Kurbanlar savaş yaralıları, esirler, mülteciler, siviller ve diğer muharebe dışı zarar görenler olarak sayılabilir. Kurum üç kez Nobel Barış Ödülü (1917, 1944, 1963) kazanmıştır." Kaynak:Vikipedi
İsviçre Elçiliği amblemi
Sayfa 474:
"Langdon on beş kilometrelik bu yolun Avrupa'daki en güzel yollardan biri olduğunu düşünürdü. İstanbul'un eskiyle yeni karşılaşmasının mükemmel bir örneği olan cadde kısmen, ismini aldığı adamda - John F. Kennedy - bin altı yüz yıl önce yapılmış olan Bizans surlarının yanından ilerliyordu.
Kennedy Caddesi
Yenikapı İskelesi
"Eşsiz bir deniz manzarası sunan Kennedy Caddesi, ağaçlıklı ve tarihi mekanları arasında kıvrılıyor, Yenikapı İskelesi'ni geçtikten sonra Boğaz'a dönerek oradan kuzeydeki Haliç'e doğru ilerliyordu."
"Hz. Muhammed'e ait olduğu söylenen bir hırla ve kılıcın da dahil olduğu Osmanlı hazinesine ve manzaraya bakmak için buraya akın ediyorlardı."
Hırka-i Şerif (Topkapı Sarayı)
Hz. Muhammedin Kılıcı (sanırım bu)
Sayfa 476:
"Zihninin karanlıklarında istenmeyen bir görüntü belirdi: Veba'nın sefaletin ve işkencenin deniz kenarındaki bir şehri yerle bir edişini tasvir eden Bruegel'in Ölümün Zaferi tablosu."
Sayfa 477:
"Daha önceleri, Sultanahmet Camii'nin peri masalından çıkmış gibi görünen şerefeli minarelerinin, Disney World'deki Cinderella şatosuna ilham verdiğini okumuştu."
"Sultanahmet Camii, ingilizcede Mavi cami anlamına gelen Blue Mosque ismini iç duvarlarını kaplayan göz alıcı mavi çinilerden almıştı."
Sayfa 477: (devam)
"Sultanahmet Parkı'ndaki geniş yapraklı ağaçlar, grup patikada yürürken onları yağmurdan bir miktar koruyordu. Yürüyüş yollarına, ziyaretçileri parkın ilgi çekici yerlerine yönlendiren tabelalar yerleştirilmişti: Luksor'dan getirilen bir Mısır dikilitaşı; Delfi'deki Apollon Mabedi'nden getirilen Yılanlı Sütun; Bizans İmparatorluğu zamanında "sıfır noktası" kabul edilerek, tüm mesafelerin ölçüldüğü Milyon Taşı (Million Anıtı)"
Mısır dikilitaşı
Yılanlı Sütun
Milyon Taşı (Million Anıtı)
Sayfa 478:
Ayasofya'nın Kubbesi ve dört minaresi
"Yağğmurda parıldayan Ayasofya'nın dev cüssesi, kendi başına bir şehir gibiydi. Kenarları gümüş grisi, inanılmayacak kadar geniş merkez kubbesi, çevredeki diğer kubbeli binaların üstünde duruyor gibiydi. Her birinin tek şerefesi ve gümüş grisi bir alemi bulunan dört minare, binanın köşelerinden yükseliyordu. Merkez kubbeden o kadar uzaktakiler ki, aynı yapıya ait olduklarına inanmak güçtü."
Sayfa 479:
Atatürk Havalimanı (Yeşilköy Havaalanı)
"Uçak, Atatürk Havalimanı'nın devlete ait hangarına park eder etmez Sinskey ve ekibi uçaktan inmiş...."
Sayfa 480:
libi Company ve Alibi Network
"İnternetten bulunabilecek Alibi Company ve Alibi Network gibi şirketler dünya çapında sadakatsiz eşlere paçayı kurtarmanın yollarını sunarak servet kazanıyorlardı."
Sayfa 481:
UFO aldatmacası:
"1947 yılında Amerikan Hava Kuvvetleri dikkatleri Rosswell, New Mexico'da yaşanan bir uçak kazasından uzaklaştırmak için ayrıntılı bir UFO aldatmacası kurgulamıştı.
Rosswell Daily Record Gazetesi'nin ele geçen ufo enkazıyla ilgili manşetten vermiş olduğu haber
Sayfa 482:
C-130
"C-130'un eğreti toplantı masasında konuşmalar alevleniyordu. DSÖ memurlarından bazıları televizyonda konuşuyor, bazıları da aralarında tartışıyordu."
Sayfa 482:
Nicelli Havaalanı
"Telefondaki memur, Nicelli Havalanı diye cevap verdi. Lido'daki"
Sayfa 482:
Hezarfen Havaalanı
"On iki dakika önce buradan sadece yirmi kilometre uzakta olan özel Hezarfen Havaalanı'na inmiş ve ortadan kaybolmuş"
Hezarfen Havaalanı günümüzde Rock'n Coke festivalleriyle gündeme gelen havaalanıdır diye bir hatırlatma yapayım
Sayfa 483:
Hz. Süleyman Mabedi, Kudüs
"Yağmur artık Ayasofya'nın kubbesini dövüyordu. Yaklaşık bin yıl boyunca dünyanın en büyük kilisesi olmuştu...... İmparator Justinianos'un Ayasofya'yı tamamlayınca bir adım geri gidip gururla, "Süleyman seni geçtim." dediğini hatırladı.
İmparator Justinianos Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı söylenir. Süleyman Mabedi, Tevrat'a göre, Kudüs'teki ilk Yahudi tapınağıdır. Bu nedenle İlk Tapınak olarak da bilinir. Tüm aramalara rağmen bu ilk tapınağa ait kalıntılara ulaşılamamıştır. Sadece civarındaki sunaklara ait olduğu düşünülen havuz kalıntıları bulunmuştur
Sayfa 483:
"Güney cepheye yaklaştıklarında Langdon sağ taraftaki üç kubbeli, silo benzeri eklentilere baktı. Bunlar padişahların türbeleriydi ki içlerinden biri, yüzden fazla çocuğu olduğu söylenen III. Murat'a aitti.
Sayfa 484:
Ayasofya Şadırvan
"Müzedeki bağlantılarıyla buluşma yeri, namazdan önce Müslümanların abdest aldığı gösterişli bir şadırvandı."
Sayfa 485:
Ayasofya Üç Kemerli Geçit
Küçük bir açık alandan ilerleyen grup normal turist girişinden geçip binanın asıl ana girişine doğru ilerledi.: devasa bronz kapıları olan üç kemerli geçit. "
Sayfa 485:
Ayasofya Birinci Narteks (Dış Narteks)
Langdon ile diğerleri şimdi Ayasofya'nın narteksinde duruyorlardı. Burası, Hıristiyan kiliselerinde sıklıkla rastlanan ve ilahi olanla olmayan arasında tampon görevi gören dar bir bekleme salonuydu. Langdon bunlara genellikle dini hendek derdi."
Sayfa 485:
Ayasofya İkinci Narteks (İç Narteks) ve Mozaikler
"Langdon bu kapının arkasında görmeyi beklediği mabet yerine ilkinden biraz daha büyük olan ikinci bir narteks gördü.
Ayasofya'nın dış dünyadan iki seviyede korunduğunu unutmuş olan Langdon, eksonarteks diye düşündü."
Ayasofya'nın dış dünyadan iki seviyede korunduğunu unutmuş olan Langdon, eksonarteks diye düşündü."
"Bu sakin yerin son bulduğu yerde üzerinde harikulade mozaiklerin yer aldığı dört kapı vardı. Langdon her zaman bu mozaiklerin hayranlık verici olduğunu düşünürdü."
Sayfa 486:
İmparator Kapısı ve VI. Leon Mozaiği
"Mirsat en geniş kapıya doğru yürüdü: Bronz kaplı devasa bir giriş. Coşkuyla "İmparator Kapısı" diye fısıldadı. Bizans zamanında bu kapıyı sadece imparator kullanabiliyordu.
"Mirsat bakışlarını kapının üstündeki mozaiğe kaldırdı. Mozaikte Pantokrator İsa'nın resmi vardı: sağ eliyle kutsarken sol elinde Yeni Ahit' i tutan İsa'nın ikonik görüntüsü
İç narteksin çapraz tonozlarını kaplayan mozaiklerden daha ilginç olanı İmparator Kapısı üzerindeki VI. Leon Mozaiği’dir. Dış narteksi iç nartekse bağlayan İmparator Kapısının üstünde VI. Leon Mozaiği bulunmaktadır. Evrenin efendisi İsa betimlemeli bu mozaikte, ortada bulunan İsa arkalıklı bir sandalyede oturmaktadır. İsa, sağ eliyle evreni takdis eder durumda iken sol elinde sayfaları açık bir İncil tutmaktadır. İncil üzerinde Grekçe ‘’Barış sizinle olsun. Ben Dünyanın Nuruyum’’ Cümlesi yer almaktadır. Mozaiğin sağ tarafındaki madalyonun içinde Baş Melek Gabriel, soldaki madalyonun içinde ise Meryem bulunmaktadır. İsa’nın ayakları dibinde, sol tarafta, secde eder durumda Doğu Roma İmparatoru VI. Leon bulunmaktadır. Ortodoksluk geleneğinde en çok üç kez evlenilebilmesine karşın VI. Leon erkek çocuğunun olabilmesi için dört kez evlenmiştir. Bu nedenle, İsa’dan özür dilercesine secde eder biçimde betimlenmiştir. (Akinci 944)
Sayfa 487:
Ayasofya - Naos
"Tüm mekanı tek bir kare içine alan merkezdeki naos, kendinden sonra yapılan katedrallerde olduğu gibi bir haçın dört kolu boyunca uzanıyordu."
Naos: ana mekan
Sayfa 487:
Notre Dame Kilisesi
"Langdon, bu yapı Notre Dame'dan yedi yüz yıl önce yapılmış diye düşündü."
Sayfa 487:
Ayasofya - Altın Kubbe (Cennetin Kubbesi)
"Langdon mekanın boyutlarını sindirmek için biraz bekledikten sonra bakışlarını kırk metre yukarıdaki altın kubbeye doğru kaldırdı.Merkez noktasından güneş ışınları gibi yayılan kırk kiriş, kırk kemerli pencereden oluşan daire şeklindeki kemer altına kadar uzanıyordu. Gündüz saatlerinde bu pencerelerden süzülen ışık, altın çinilerin içindeki cam parçalarından yansıyan Ayasofya'nın ünlü mistik ışığını yaratıyordu."
Sayfa 488:
"Cennetin kubbesi olarak bilinen parlak altın kubbeyi dört muazzam kemer taşıyordu. Bunların her biri, bir dizi yarım kubbe ve pencere alnıyla desteklenmişti."
Sayfa 487-488:
Ayasofya Tablosu - John Singer Sargent
Langdon, melanın altın renki atmosferinin kusursuz bir şekilde yakalandığı o tek tabloyu görmüştü. John Singer Sargent. Amerikalı ressam, ünlü Ayasofya tablosunu yaratırken paletini tek bir rengin tonuyla kısıtlamıştı. Altın rengi."
Sayfa 488:
Ayasofya - Avizeler
"Cennetten yeryüzüne doğru daha doğrusal bir rota çizerek kubbeden aşağı inen kablolar pırıl pırıl parlayan avizeler taşıyorlardı. Bu avizeler çok alçakta duruyormuş gibi göründükleri için uzun boylu ziyaretçilerde başlarına çarpacakları izlenimleri uyandırıyordu. Gerçekte bu, mekanın büyüklüğünden kaynaklanan başka bir yanılsamaydı, çünkü avizeler yerden üç büyük metre yukarıda duruyorlardı."
Sayfa 488-489:
Ayasofya - İsa Mozaiği, Allah ve Muhammed Levhaları
Brüder, "Yüce İsa" dedi.
Mirsat heyecanla "Evet" dedi "Ve Allah ve Muhammed" Rehberleri Brüder'in bakışlarını, hat yazısıyla Arapça Allah ve Muhammed isimlerinin yazılı olduğu iki muazzam levha arasında yükselen İsa mozaiğinin bulunduğu ana mihraba doğru yönlendirirken Langdon gülümsedi."
Sayfa 490:
Bakire Meryem ve Çocuk İsa
"Dev yarım kubbedeki sembolleri gösterdi. En belirgin olanı mihraba doğru bakan Bakire Meryem ve Çocuk İsa'ydı."
Sayfa 490:
Ayasofya Mihrap - Vaaz Kürsüsü - Müezzin Mahfili
"Mihrap, caminin içinde Mekke'nin yönünü gösteren yarım daire şeklindeki nişe verilen isimdi. Biraz ilerisinde bir merdivenle vaaz kürsüsüne çıkılıyordu.... Kiliselerde koronun oturduğu kısmı andıran çardak benzeri yapı ise müezzin mahfiliydi."
Sayfa 491:
Deisis Mozaiği
"Deisis mozaiği, Pantokrator İsa tartışmasız binadaki en gizemli parçalardan biriydi."
Sayfa 491:
Ayasofya Küpler
Mirsat onları merdivene doğru yönlendirirken, Ayasofya'nın meşhur küplerinden birinin yanından geçti. Bunlar Hellenistik dönemde tek parça mermerden yapılmış, 1250 litre sıvı alabilen küplerdi."
Sayfa 495
Yere Batan Sarnıcı
Kitapta "Yerebatan Sarayı da denir" denilmiş ama ben hiç saray denildiğini duymadım buraya, bilmiyorum öyle mi. Genelde sarnıç olarak nitelendirilir. Daha geçen ay ordaydım, ilk defa gittim ve harika bir yer gerçekten. Şimdi kitapda okuyunca güzel bir anı oldu
Bu fotoğraf bana ait, gittiğimde çekmiştim. Sıradakiler google amca'dan geliyor
Yere Batan Sarnıcı
Kitapta "Yerebatan Sarayı da denir" denilmiş ama ben hiç saray denildiğini duymadım buraya, bilmiyorum öyle mi. Genelde sarnıç olarak nitelendirilir. Daha geçen ay ordaydım, ilk defa gittim ve harika bir yer gerçekten. Şimdi kitapda okuyunca güzel bir anı oldu
Bu fotoğraf bana ait, gittiğimde çekmiştim. Sıradakiler google amca'dan geliyor
Sayfa 499
Berlioz
"Sinskey klasik müzik eserinin aşağıdan yükselen melodilerini duyabiliyordu. Kendine has orkestrasyondan yola çıkarak Berlioz olduğunu tahmin etti"
http://tr.wikipedia..../Hector_Berlioz
Sayfa 500
Franz Liszt - Dante Senfonisi
http://ilkeboran.blo...ranz-liszt.html
Sayfa 506
Medusa Heykeli
(Not: Burada aslında 2 tane Medusa heykeli var, bir tanesi kitapta geçen ters olan, bir tane de yan olan var, yan olandan bahsedilmemiş olması ilginç geldi bana.)
Bu kitapta geçen ters olan
Bu da kitapta bahsedilmeyen yan olan
Sayfa 509
Tovatech su altı dalış feneri
Sayfa 520
Galata Köprüsü
Sayfa 522
Mısır Çarşısı
Sayfa 522
Yeni Cami
Mısır çarşısı ile yanyana zaten
Sayfa 553
Levent Plaza
(TEKRAR TEKRAR BELİRTMEK İSTEDİĞİM BİR NOKTA VAR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder